Son dönemde rahmetli Oğuzhan Bey'in hareketin yönünü Cumhur İttifakı'na doğru kırma girişimleri ve saray görüşmesi ile yakın dönemde bazı önemli kişilerin AK Parti saflarına geçişi ya da Cumhurbaşkanını destekleyen açıklamalar yapması Rahmetli Erbakan'ın bir cümlesini yeniden gündeme getirdi. Rahmetli Erbakan "Beni AK Parti'nin günahlarına ortak etmeyin" demişti. Erbakan bu ifadeyi "AK Parti'yi hoca kurdurdu" iftirasına ve aldatmacasına karşı söyler ve bu olayda bir dâhli olmadığını beyan ederdi. Bu cümleden hareketle Saadet Partisi'ndeki "ceketini soldan ilikleme" meraklısı olanlar AK Parti ile olası bir ittifakın önüne geçmek istiyor.
Peki, soruyu biraz daha soyutlaştırsak ve desek ki "Kimin günahına ortak olmak evladır?" Bu arkadaşlar ne der?
Bir cihat hareketi
Milli Görüş Hareketi her ne kadar son dönemde dillendirilmese de mensupları tarafından çiçek, böcek seven ve betona karşı çıkanlar hareketi değil bir cihat hareketidir. Dolayısıyla da bu davaya inananlar yaptığı çalışmaları ibadet niyeti ile yapar.
Genel kanaat AK Parti'nin birçok günahı var. Fakat "ceketini soldan ilikleme" hastalığına yakalanmış Saadet Partisi yöneticileri için bu günahlar iki türlüdür. Birincisi: Millet İttifakı'ndaki görevini ifa etmek için dile getirilenler. Bunlar: Birçok devlet kurumunun anlamsızlaştırılması, devletin ana damarlarının zayıflatılması, kutuplaşmanın artırılması... yani demokrasi, insan hakları, eşitlik ve adalet gibi mahiyetinin ne olduğu çok da açık olmayan kavramsal günahlardır. İkincisi ise herhangi bir Millet İttifakı sorgulamasında teşkilat ve tabanın ikna edilmesi için ileri sürülen günahlardır. Bunlar: Faiz meselesi, Suriye ve Irak meselesi, domuz etinin kasaplık et sayılması meselesi, İstanbul Sözleşmesi (kaldırılması önemli değil), zinanın suç sayılmama meselesi vs. Teşkilatın manipüle edilmesi için ortaya atılan, AK Parti'yi 'günahkâr' yapan hususlar bunlar.
Örtülü günahsızlık iddiası
Bu iddia sahipleri örtülü olarak Millet İttifakı'nı günahsız sayıyor. Yani AK Parti'nin domuz etini kasaplık et saymasını -ki gayrimüslim vatandaşlar için gerekli olabilir- günah sayarken, domuz tabağı devirip resim paylaşanlarla birlikte olmayı günah saymıyor.
İstanbul Sözleşmesi'ni büyük günah sayıyor ancak "Onur Yürüyüşü" altında yapılanları ve CHP'nin bu yapılanlara destek vermesini (resmi hesaplardan) ve Millet İttifakı olarak ilk işimiz İstanbul Sözleşmesi'ne dönmektir demelerini günah saymıyor.
AK Parti döneminde hukuksuzluklar olduğunu söylüyor ancak bir zamanlar yargıda etkin olan CHP zihniyetinin hareketin partilerini defalarca kapatmasını günah saymıyor.
CHP eski CHP değil mi?
Efendim, CHP eski CHP değil. Peki, AK Parti kurulduğu dönemdeki AK Parti mi?
Ayasofya'nın cami olarak yeniden açılmasını değersizleştirme gayretine girenler nedense Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel merkezinde mescit açılmasını anlata anlata bitiremiyor.
Yıllar süren başörtüsü meselesini çözmeyi ve kurum, kuruluşlarda yönetici olarak başörtülü kadınların varlık göstermesini önemsizleştirme gayretine girenler ne hikmetse Cumhuriyet Halk Partisi söz konusu olduğunda il yönetimine girmiş başörtülü bir bayanın varlığına sevinç çığlıkları atıyor.
Muhalefetin iktidara karşı "İslamcılık" suçlamalarından kaçmak için her programda "Ben İslamcı değilim" diye kendisini tanımlayanlar (ki teknik olarak doğru olmakla birlikte bizleri "ben laik değilim" diye bir tanımlama duymamak üzüyor sadece), Kudüs Mitingi'ne CHP Genel Başkanının gelmesinden oldukça memnuniyet duyuyor. (Çok doğru bir katılımdı.)
Ayrıca geçen cumhurbaşkanlığı seçiminde Abdullah Gül aday yapılmak istenirken "Kendisi ile konuştuk süreçlerdeki hatalarını kabul ettiler ve büyük oranda anlaştık" ifadeleri ile ikna edilmek istenen parti mensuplarına "Recep Tayyip Erdoğan'la görüştük anlaştık ya da anlaşamadık" demekten imtina ediyor. Bu durum da ayrı bir açmaz.
devamını kaynağından okumak için tıklayınız