DOMUZ BİRLİĞİ İÇİN ÇÜRÜTÜLÜYORUZ Bu iktidarın Avrupa Birliği aşkını kasdediyoruz.
Papa heykelinin önüne oturarak imzaladıkları belge çürümenin başlangıcıdır. Bir milletin onur ve itibarını derinden etkileyen o sahneden sonra, toplumu çürüten tavizlerin ardı arkası gelmedi, halen de gelmiyor.
O imza ve görüntüye karşı tepkiler oluşmasın diye “Bunlar siyaset gereği kardeşim. Onlar da biliyorlar bizi AB’ye almayacaklar. O halde siyaseten onlara tam teslim olmuş gibi yaparak, Türkiye’nin onlar gibi demokratik hale gelmesini temin eden kanunları çıkarıp, altyapıyı oluşturacaklar, sonrasında zaten Yeni Türkiye ortaya çıkmış olacak” cümlesini kulaklara fısıldadılar. Böylece herkes umutla bakıp beklemeye başladı. Milli Görüş camiasından başka herkes buna inandı, ya da inanmış gözüktü.
Ama 18 yıllık süreç gösterdi ki, bunlarınkisi “mış gibi yapmak” değil, toplumun iliklerini boşaltarak, Avrupa Birliği ile ne pahasına olursa olsun vuslat yaşamakmış.
İlik boşaltma kabilinden neler yapıldı neler!..
Zinanın suç kapsamından kesin olarak çıkarılması suretiyle meşrulaştırılması, sıradanlaşması, sağlanarak çürütme virüsü toplum bünyenin her tarafına bulaştırıldı.
Sapık ve lanetli ilişkiler ve bunların faillerinin ve sevenlerinin serbestce icrai faaliyet göstermeleri, örgütlenmeleri ve bunların normal ilişkiler olduğu düşüncesinin toplumun bilinç altına yerleştirilmesi için dev adımlar atıldı, devlet güvencesi sağlandı.
Domuz kasaplık hayvanlar sınıfına dahil edilerek, bütün mamul ve katkı maddeleriyle sofralara rahat gelişinin önündeki manialar kaldırıldı. Başka uygulamalarla da gıda güvenliği ihlal edilerek toplumun genleri ile oynandı, çürüme iç yapıya sirayet ettirildi.
Avrupa Birliği aşkı bununla da kalmadı.
Aile ve eğitim kurumlarının da çürümesi ile sonuçlanacak büyük bir adım olan “İstanbul Sözleşmesi ve ona bağlı kanun ve düzenlemeler” parlak ve cafcaflı “kadına karşı ve aile içindeki şiddetin önlenmesi” ambalajına sarılarak kabul edildi ve ettirildi. Çürüme aileye sirayet ettirildiğine göre, eğitime de sokulması gerekiyordu. Bunu bile yaptılar. ETCEP uygulaması ile onbinlerce körpe dimağlara sapıklığın tohumları ekildi. Bundan vazgeçmiş gibi gözüküyorlarsa da, gelişmeler gösteriyor ki, bir şekilde tekrar başlatmak için el altından hazırlıklar sürdürülüyor. AB’den gelen kaynaklarla kılıflar ve kalıplar hazırlanıyor.
Başka adımlar da var elbet. İnsana “bu ne aşkmış kardeşim!” dedirtecek bir Avrupa Birliği, yani Domuz Birliği aşkı.
Giriş bölümünde kurduğumuz cümleye dikkat edilsin. Nasılsa bizi almayacaklar biz bunları kullanarak yeni Türkiye’nin altyapısını yapalım, tezinin bir yalan olduğu çoktan açığa çıktı.
Toplumumuzun gazlarının ve iliklerinin boşaltılarak AB’ye ulaştırılmasının, bu iktidarın en temel gayesi olduğu artık ayan beyan belli oldu. Görmüyor musunuz, 9 Mayıs Avrupa Birliği gününde tekrar ve belki de binince kere gayelerini ve kararlılıklarını ortaya koydular.
Bütün tepki ve ikazlara aldırmadan, bunca çürütülmüşlüğü hızlandıran düzenlemelerden bir adım bile geri gitmemeleri ve AB’ye girme kararlılığının her vesile ile vurgulanması başka ne anlama gelir?
Sadece İstanbul Sözleşmesi ve bağlı düzenlemeleri geri aldırmak için çabalamak, meseleye çeyrek bakmak demek olur. Avrupa Birliği’ni bütün teferruatıyla ele alıp, toplumu çürütülmekte olan Türkiye’yi, uçurum başından geri çekmek kabilinden, buradan geri döndürmek için çabalamak herkesin öncelikli görevi ve hedefi olmalı.
Milli Görüş lider ve camiasının 50 yıldır dediği de bu değil miydi?
DOMUZ BİRLİĞİ
Avrupa Birliği “domuz birliği”
Her yıkımı beklerim ben domuzdan!
AB aşkı için çürütmeyin dirliği,
Bizim marşlar çıksın bandomuzdan!
Ekrem Şamayazının devamını okumak için tıklayınız https://www.milligazete.com.tr/makale/4786483/ekrem-sama/domuz-birligi-icin-curutuluyoruz
Papa heykelinin önüne oturarak imzaladıkları belge çürümenin başlangıcıdır. Bir milletin onur ve itibarını derinden etkileyen o sahneden sonra, toplumu çürüten tavizlerin ardı arkası gelmedi, halen de gelmiyor.
O imza ve görüntüye karşı tepkiler oluşmasın diye “Bunlar siyaset gereği kardeşim. Onlar da biliyorlar bizi AB’ye almayacaklar. O halde siyaseten onlara tam teslim olmuş gibi yaparak, Türkiye’nin onlar gibi demokratik hale gelmesini temin eden kanunları çıkarıp, altyapıyı oluşturacaklar, sonrasında zaten Yeni Türkiye ortaya çıkmış olacak” cümlesini kulaklara fısıldadılar. Böylece herkes umutla bakıp beklemeye başladı. Milli Görüş camiasından başka herkes buna inandı, ya da inanmış gözüktü.
Ama 18 yıllık süreç gösterdi ki, bunlarınkisi “mış gibi yapmak” değil, toplumun iliklerini boşaltarak, Avrupa Birliği ile ne pahasına olursa olsun vuslat yaşamakmış.
İlik boşaltma kabilinden neler yapıldı neler!..
Zinanın suç kapsamından kesin olarak çıkarılması suretiyle meşrulaştırılması, sıradanlaşması, sağlanarak çürütme virüsü toplum bünyenin her tarafına bulaştırıldı.
Sapık ve lanetli ilişkiler ve bunların faillerinin ve sevenlerinin serbestce icrai faaliyet göstermeleri, örgütlenmeleri ve bunların normal ilişkiler olduğu düşüncesinin toplumun bilinç altına yerleştirilmesi için dev adımlar atıldı, devlet güvencesi sağlandı.
Domuz kasaplık hayvanlar sınıfına dahil edilerek, bütün mamul ve katkı maddeleriyle sofralara rahat gelişinin önündeki manialar kaldırıldı. Başka uygulamalarla da gıda güvenliği ihlal edilerek toplumun genleri ile oynandı, çürüme iç yapıya sirayet ettirildi.
Avrupa Birliği aşkı bununla da kalmadı.
Aile ve eğitim kurumlarının da çürümesi ile sonuçlanacak büyük bir adım olan “İstanbul Sözleşmesi ve ona bağlı kanun ve düzenlemeler” parlak ve cafcaflı “kadına karşı ve aile içindeki şiddetin önlenmesi” ambalajına sarılarak kabul edildi ve ettirildi. Çürüme aileye sirayet ettirildiğine göre, eğitime de sokulması gerekiyordu. Bunu bile yaptılar. ETCEP uygulaması ile onbinlerce körpe dimağlara sapıklığın tohumları ekildi. Bundan vazgeçmiş gibi gözüküyorlarsa da, gelişmeler gösteriyor ki, bir şekilde tekrar başlatmak için el altından hazırlıklar sürdürülüyor. AB’den gelen kaynaklarla kılıflar ve kalıplar hazırlanıyor.
Başka adımlar da var elbet. İnsana “bu ne aşkmış kardeşim!” dedirtecek bir Avrupa Birliği, yani Domuz Birliği aşkı.
Giriş bölümünde kurduğumuz cümleye dikkat edilsin. Nasılsa bizi almayacaklar biz bunları kullanarak yeni Türkiye’nin altyapısını yapalım, tezinin bir yalan olduğu çoktan açığa çıktı.
Toplumumuzun gazlarının ve iliklerinin boşaltılarak AB’ye ulaştırılmasının, bu iktidarın en temel gayesi olduğu artık ayan beyan belli oldu. Görmüyor musunuz, 9 Mayıs Avrupa Birliği gününde tekrar ve belki de binince kere gayelerini ve kararlılıklarını ortaya koydular.
Bütün tepki ve ikazlara aldırmadan, bunca çürütülmüşlüğü hızlandıran düzenlemelerden bir adım bile geri gitmemeleri ve AB’ye girme kararlılığının her vesile ile vurgulanması başka ne anlama gelir?
Sadece İstanbul Sözleşmesi ve bağlı düzenlemeleri geri aldırmak için çabalamak, meseleye çeyrek bakmak demek olur. Avrupa Birliği’ni bütün teferruatıyla ele alıp, toplumu çürütülmekte olan Türkiye’yi, uçurum başından geri çekmek kabilinden, buradan geri döndürmek için çabalamak herkesin öncelikli görevi ve hedefi olmalı.
Milli Görüş lider ve camiasının 50 yıldır dediği de bu değil miydi?
DOMUZ BİRLİĞİ
Avrupa Birliği “domuz birliği”
Her yıkımı beklerim ben domuzdan!
AB aşkı için çürütmeyin dirliği,
Bizim marşlar çıksın bandomuzdan!
Ekrem Şamayazının devamını okumak için tıklayınız https://www.milligazete.com.tr/makale/4786483/ekrem-sama/domuz-birligi-icin-curutuluyoruz