Üstad Atasoy Müftüoğlu, Erbakan Hoca’nın Şubat ayındaki vefat yıldönümünde Milli Gazete’ye özel bir yazı kaleme aldı.
İşte o yazı:
Yeni bir başlangıç noktası
Vakayıname ile tarihi birbirine karıştırmamak gerekir. Üzerinde düşündüğümüzde, anlayamaya ve çözümlemeye çalıştığımızda tarihin bir anlamı-işlevi olur. Zaman ve tarihe karşı kayıtsız kalan toplumlarda, tarih-tarihsel kişilikler, bir bilinç konusu olmaktan çıkarılarak, bir hamaset ya da vakayıname gündemi haline gelirler. Tekrarlara dayalı sabitlikleri gelenek haline getiren toplumlarda, edilgenlikler ve duygusallıklar toplumsallaşır. Edilgenliklerin ve duygusallıkların toplumsallaşması durumda, ilgili toplumlar, Türkiye’de de görülebileceği üzere gerçeğe/hakikate yabancılaşırlar.
ERBAKAN, YENİ BİR BAŞLANGIÇ NOKTASININ ADIDIR
Merhum Necmettin Erbakan; unutulan ya da unutturulan bir varoluş/düşünüş/hayat/inanç tarzını/dünya görüşünü, bir bütünlük içerisinde, yeni bir duyarlılığın, algının, bilincin ifadesi olacak şekilde, kendisine özgü, bağımsız yorumun/bakışın tezahürü olarak, kamusal alanda somutlaştırılan yeni bir başlangıç noktasının adıdır. Sözünü ettiğimiz yeni duyarlılık, algı ve bilincin somut/pratik gündeme kazandırılması, Türkiye’de ortaya çıktığı günden bu yana, kurulu düzen için hep bir tehdit unsuru olarak değerlendirilmiştir. İçerisinde bulunduğumuz günlerde, bu yeni duyarlılık ve bilinç, bütünüyle oportünist mülahazalarla, kurulu düzenin bir parçası haline getirilmek suretiyle imha edilmek isteniyor.
Sürekli olarak bekleyen ve yavaş hareket eden toplumlarda, bir bilinç hareketi, her zaman statüko/konformizm tarafından şüphe ile karşılanır ve olumsuz anlamda etiketlenir. Merhum Necmettin Erbakan, kendi zamanında daha fazla beklemenin anlamsızlığını idrak ederek, kendi zamanına, kendi zamanının tarihine, derin bir sorumluluk-hareket-eylem biçimiyle tanıklık etti ve kendi zamanında yürütülmesi gereken bir mücadelenin öncülüğünü üstlendi.
EN ANLAMLI, EN ETKİLİ-TAYİN EDİCİ MÜCADELESİ...
Merhum Necmettin Erbakan’ın, bilinç tarihi tarafından kayda geçirilmesi gereken en anlamlı, en etkili-tayin edici mücadelesi; ancak bireysel dindarlık biçiminde, ahlaki/vicdani bir duyarlılık biçiminde, bir tür maneviyatçılık-muhafazakarlık ve folklör biçiminde, yerel bir kültür biçiminde temsil edilegelen aziz İslam’ı, bu edilgen-pasif-nesne konumundan çıkararak, kamusal/siyasal/ekonomik temsili/bilinç/tecrübe alanına taşımaya cesaret etmesi olmuştur.
TÜRKİYE'YE DAYATILAN SÖMÜRGECİ GERÇEKLİĞİN FARKINDAYDI
Merhum Necmettin Erbakan, Türkiye’ye dayatılan sömürgeci gerçekliğin ve büyük kopuşun farkında ve bilincindeydi. Tecrübe etmediğimiz şeylerin biçim için gerçek olmayacağını bildiği için, Necmettin Erbakan, imkansız gibi görünen kimi tasavvur ve tahayyülleri, üstlenmesi gereken risk ve sorumlulukları üstlenerek, ödemesi gereken bedelleri ödemeye hazır olarak, tecrübe etmek üzere siyasal mücadele/dava alanını seçti. Necmettin Erbakan mezhep saplantısı ve takıntısı olmadığı için, İran İslam Devrimi tecrübesini gündem konusu yapmaktan çekinmedi.
Merhum Necmettin Erbakan, dava/mücadele alanını seçerken, Batılı/modern/sömürgeci bilgi/kavram/kurum ve dünya görüşünün ideolojik anlamda hakim olduğu bir toplumda, bu bilgi/kavram/kurum ve dünya görüşünü gerçekleştiren, tarihsel bağlam/kültür ve uygarlıkla nihai anlamda hesaplaşmanın kolay olmadığını biliyordu. Necmettin Erbakan, mücadele hayatı boyunca, Türkiye koşullarında başarılı sayılabilecek teknik-bürokratik-ekonomik alanlarda içerik üretebilecek bir kadro oluşturdu. Ancak yukarıda sözünü ettiğim nihai hesaplaşmayı gerçekleştirebilecek entelektüel bir kadroya, evrensel zihinlere, eleştirel düşünürlere hiçbir zaman sahip olmadı. Bugün de, Türkiye’de bu konuda hiçbir yeni gelişme yaşanabilmiş, bu hayati sorun cevaplandırılabilmiş değildir.
Merhum Necmettin Erbakan çok titiz, yoğun ve çok nitelikli bir plan ve proje adamıydı. Bir araştırma merkezi projesinden yola çıkarak, farklı konularda, farklı zamanlarda/yerlerde kendileriyle dört kez görüştük, görüş alışverişinde bulunduk. Bu proje maalesef gerçekleşmedi.
Geçmişi ve geçmişte yaşayan kimi siyasal/tarihsel figürleri tek bir düşünceye hapsetmemeli, tek düşünceyi dondurmamalıyız. Necmettin Erbakan’ın mücadelesini yaşatmak ve sürdürmek isteyenler, merhum Erbakan’ı hamaset-menkıbe-efsane konusu yapmamalı, bu mücadeleye yeni boyutlar, yeni anlamlar yüklemeli, yeni alanlar kazandırmak üzere yeni mücadele bağlamları oluşturmalıdır.