Allah’a sadık olmayan iktidar zillettir
İsmail Hakkı Akkiraz
Bismillahirrahmanirrahim
Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah (c.c)›a hamd ederim. Salât ve selâm, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)'ya, âline ve sahabelerine olsun.
Allah'a sadık olmak, peygamberleri vasıtasıyla bildirdiği hak ve adalet ölçülerine sarılmak ve yeryüzünde “adil bir düzenin” kurulması için mücadele etmektir. Allah'a sadık olmak, indirdiği kitaba uymak ve İslam'ca düşünüp yaşamaktır. Allah'a sadık olmak, gönderdiği peygamberin yolundan yürümektir. FURKAN 1-2: “Âlemlere uyarıcı olsun diye kulu Muhammed'e Furkan'ı indiren, göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan, hiç çocuk edinmeyen, mülkünde ortağı bulunmayan, her şeyi yaratıp ona bir nizam veren ve mukadderatını tayin eden Allah, yüceler yücesidir.” Allah'a sadık olmak, rızası olan İslam'a “Din ve Düzen” olarak bağlanmaktır. İslam, Allah'ın hak düzenidir. Bu hak düzenden başka, insanın dünya ve ahiret saadetini temin edecek başka bir düzen de yoktur. İslam coğrafyası da dâhil bütün insanlık, “Allah'ın Hak Düzeninden” mahrum bir hayat yaşmaktadır. Yaşanılan bu karanlık hayat, bütün insanlığı tehdit etmekte ve helak olmaya sürüklemektedir. İnsanlık, İslam'ın hakkı üstün tutan “adil düzenine” dönmeden içinde bulunduğu zelil durumdan kurtulması mümkün değildir. İnsanlık ya “Adil Düzene” dönecek, ya da yok olup gidecektir. Bu Allah'ın değişmez kanunudur. Peygamberimiz buyuruyor: “Helak edici olan yedi şeyden çekininiz.” Bunun üzerine sahabeler: ‘Ey Allah'ın Resulü, bu yedi şey nedir?' diye sordular. Peygamberimiz: “Allah'a şirk koşmak, sihir, Allah'ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmaktır” (Buhari Müslim) cevabını vermiştir. Şirk; Allah'ın varlığını ve ilahlığını kabul etmekle birlikte, onun ilahlığına ortak rabler edinmek, gösterdiği “hak din ve düzenin” yerine başka “din ve düzenler” edinmektir. Şirk, bir yerde Allah'ın ilahlığını eksik görüp bu eksikliği “akide ve düzen” olarak tamamlama yoluna gitmektir ki bu haddi aşmaktır. ENBİYA 22: “Eğer yerde ve gökte Allah'tan başka ilahlar bulunsaydı, yer ve gök, (bunların nizamı) kesinlikle bozulup gitmişti. Demek ki Arş'ın Rabbi olan Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir.” Allah birdir ve İslam onun bildirdiği “din ve düzen” olarak tek hak din ve düzendir. Şirk, bir yerde Allah ve Resulüne savaş açmaktır ve bu savaşı açanlara uygulanacak ceza ise bellidir. MAİDE 33: “Allah ve Resulüne karşı savaşanların ve yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya asılmaları yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki perişanlıklarıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır.” Bu ayet meali, insanlığın tabi olacağı barış düzenine karşı savaş açmış terörist faaliyetlere karşı alınacak tedbirleri de önümüze koymaktadır. Bu da gösteriyor ki Siyonizm'in ve haçlı batının “din ve düzeni” esas alınarak terör çözülemez ve saadet bulunamaz. Sihirli sözlerle insanları batıl yollara yönlendirmek, Allah'ın haram kıldığı cana kıymak, faiz ve yetim malı yemek, içki, kumar, haram gıdalarla beslenmek, materyalist eğitim, israf ve benzeri kötülükleri işlemek bir toplumu helak olmaya götürür. Faiz, Allah ve resulüne karşı savaş açmaktır. Ülkemizde yürütülen “faizci kölelik düzeni” Allah ve Resulünün getirdiği “helal ve haram” düzenine karşı açılmış bir savaştır. YUNUS 27: “Kötülük yapanlara gelince, kötülüğün cezası misli iledir. Onları zillet kaplayacaktır. Onları Allah'a karşı koruyacak hiç kimse yoktur. Onların yüzleri sanki karanlık geceden bir parçaya bürünmüştür. İşte onlar da cehennem ehlidir. Onlar orada ebedi kalacaklardır.” Bu açık belgeye rağmen “Adil Düzen” yolunu bulup “Allah'a sadık bir iktidar” ile bütün insanlığın saadeti için çalışmayanlara mutlaka zillet damgası vurulacaktır.
İZZET VE ŞEREF
İslam dünyası ve Osmanlı'nın mirasçısı olan Türkiye için batılılaşma tercihi, bir izzet ve şeref elde etme yolu olamaz. Çünkü Batılaşma, özü itibariyle hakka değil batıla yönelmektir.
NİSA 139: “Müminleri bırakıp da kâfirleri veli (dost ve yönetici) edinenler, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah'a aittir.” Eğer biz Allah'ın kulları olarak saadet içinde yaşamak istiyorsak, bunun tek çaresi İslam'dır. FATIR 10: “Kim izzeti istiyorsa, artık bütün izzet Allah'ındır. Güzel söz O'na yükselir, salih amel de onu yükseltir. Kötülükleri tasarlayıp düzenleyenler var ya; işte onlar için ağır bir azap vardır. Ayrıca onların tasarladıkları düzenler de boşa çıkar.” Kur'an, gerçek izzetin Allah'a sadık bir iktidar ile elde edilebileceğini müjdeliyor. Bizler böyle bir iktidara nasıl ulaşabiliriz? Bu sorunun tek doğru cevabı MİLLİ GÖRÜŞ iledir. Çünkü Milli Görüşün ana hedefi; aziz milletimizin bütün kesimleriyle saadet bulmasıdır. Bu yüzden ülkemizin ve milletimizin maddi ve manevi kalkınması ancak, Milli Görüş'ün tek temsilcisi Saadet Partisi iktidarı ile gerçekleşebilir. Milli Görüş'ten ayrılıp AK Parti çatısı altında toplanan kadroların on dört yıllık iktidarlarında milletimizin maddi ve manevi kalkınmasını sağlayamamaları şahıslarından değil, gittikleri yanlış yoldandır. Gittikleri yol işbirlikçilik ve Batı taklitçiliği yoludur. Bu yoldan hayır gelmez.
Türkiye'nin kurtuluşu ancak MİLLİ GÖRÜŞ'ÜN yani SAADET PARTİSİ'NİN tek başına iktidarındadır. Bunu sağlamak ise çok kolay bir şeydir. Millet olarak inanarak inadına SAADET dediğimiz gün kurtuluşumuz olacaktır. Huzur, barış, kardeşlik, insan hakları, refah, izzet, şeref ve onur batıcılıkla değil ancak Milli Görüş ile kazanılır. SAADET iktidarı, mazlumların ayağa kalktığı, zalimlerin ise diz çöktüğü gün olacaktır. Selam hidayete tabi olanlara…