BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
DİKKATİNİZİ çekiyor mu? Son 14 yılın en çok kazananı bankalar! O kadar ki, kendi ülkelerinde kâr sağlayamayan yabancılar, güya Türkiye’de yatırım yapmak adına buraya geliyorlar. Sık sık hükümetin bile faiz lobisinden şikâyet ettiğini görüyoruz.
Girdikleri yol yanlış! İşte, AB ve ABD’nin projeleri içinde yer alanların geldikleri nokta! Türkiye’ye özgü orijinal proje üretemeyenlerin ülkeye düşürdükleri acıklı durum!
Hükümet’in 14 senedir rantiye ve faizcilere ödediği faiz 615 milyar. Hazine, “borçlanma stratejisi” gereği 3 ayda bir düzenlediği ihalelerle iç piyasadan borçlanıyor. Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, bankacılara risksiz ve zahmetsiz para kazanma konusunda yol gösterdi.
Şimşek’in “bankalara devlet sırtından para kazanma yolu”nu gösteren şu sözlerini Millî Gazete “Hazineyi Söğüşleme” manşetiyle duyurdu: “Zaten şu anda kredi verme yerine siz para toplayıp hazineye verseniz yüzde 11 kazanıyorsunuz, hiç risk yok. Halbuki kredi vermek için şube, eleman lâzım.” (8. 3. 2016)
Peki, Türkiye Batı toplumunun hastalıklı ekonomik yapısını ülkeye taşımak zorunda mı? Birkaç ay önce rastladığım bir yazıda, Mehmet Şimşek gibi Türkiye’nin ekonomik gidişatına yön veren bazı kişilerin İngiltere’deki Siyonist görüşlü University of Exeter’de eğitim aldığını okumuştum. Bazılarının onlara burs temin ettiğini de!
Faizci ekonomik sistem ülkemizi iliklerine kadar sömürüyor. Fakir fukaranın hakkı rantiye ve faizcilere peşkeş çekiliyor. Boşa giden para insanı ürpertecek kadar korkunç. Rabbimizin faizcileri, “Allah’a ve Resulü’ne harp açmış kimseler” (Bakara, 279) olarak tanıtması sebepsiz değil.
FAİZ BÜYÜK FELAKET!
MİLLî Görüş’ün muhterem lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan ömrünü faizci sistemin hazırladığı felaketi, toplumda açtığı yaraları anlatmakla geçirdi. Bir konuşması şöyle:
“Faizci düzen, her türlü ekonomik ve sosyal tahribatı meydana getirirken gelir dağılımının gittikçe bozulmasına; zenginin daha zengin, fakirin daha fakir olmasına yol açmaktadır. Düzenin temelindeki mikroplardan doğan bu tahribatı önlemek için alınan pansuman tedbirleri ise neticede yeni haksız vergilerden başka bir şey değildir. Böylece faizci kapitalist düzen sonuçta ülkeleri ve dünyayı sosyal patlamalar ve harplere sürüklemektedir.” (Davam, Sh. 226)
Erbakan Hoca, faizci düzenin haksızlık ve felaketlerine karşı “Adil Ekonomik Düzen”i çözüm olarak sunar:
“Adil Ekonomik Düzen, hakkı üstün tuttuğu ve toplumda sınıf ayrımı yapmadığı için, bir çatışma değil, barış sistemidir. Açık, sade, basit, tatbiki kolay bir sistemdir. Basit olduğu gibi, toplumda herkesi kuşattığı, herkesi üretime teşvik ettiği için, ekonominin önündeki engelleri kaldırıp ekonomik kalkınmayı hızlandırdığı, herkese refah getirdiği için ideal bir sistemdir. Diğer sistemlerin faydalı yönleri Adil Düzen’de fazlasıyla mevcuttur. Zararlı yönleri ise yer almamaktadır.” (Davam, Sh. 226)
Hoca, iktidarı döneminde bu fikirlerin uygulamasını fiilen göstermiştir.
ADİL DÜZEN UYGULAMASI
ERBAKAN Hoca, başbakanlığı döneminde Adil Düzen uygulamasını başlattı. Faiz ve rant ekonomisi yerine reel ekonomiye geçti. Türkiye’yi kendi gücüyle kalkındırma seferberliğine girişti. Hazırladığı kaynak paketleriyle ülkeyi rahatlattı. Her kademedeki halkın cebi para gördü. Ekonomi canlandı. Esnaf mal yetiştiremez duruma geldi. Bu, Milli Görüş bereketiydi.
Erbakan’ın başbakanlığı döneminde ekonomik başarı zirveye çıktı. Devletin istatistikleri bunu belgelemektedir. Bu iyileştirme gazetelere şöyle yansıdı:
“Yeniden Büyük Türkiye’ye doğru koşar adım.” (Akşam, Memduh Bayraktaroğlu, 25. 1. 1997)
“Ekonomide iyimserlik rüzgârı.” (Milliyet, 25. 1. 1997)
“Ekonomide düze çıkıyoruz.” (Zaman, 25. 1. 1997)
“Kara delikler kapanıyor.” (Türkiye, 19. 1. 1997)
“Kaynak faize değil.” (Milliyet, Şeref Oğuz, 25. 1. 1997)
“Refahyol doğru yolda.” (Yeni Yüzyıl, 4. 2. 1997)
“Türkiye ekonomiyi güçlendiriyor. Erbakan bütçeyi ıslah ediyor.” (Die Presse, 3. 2. 1997)
Erbakan Hoca, bu iyileştirme için zam yapmadı, yeni vergiler koymadı, borçlanmadı. Rantiyeye giden hortumları kesti. Ülkenin öz kaynaklarını seferber etti. İsraf ve yolsuzlukları önledi. Türkiye’yi rahat ve huzura kavuşturdu.
Erbakan Hoca, yapılanların “Adil Düzen’in kokusu” olduğunu anlattı. Daha güzelinin Millî Görüş’ün tek başına iktidarında sağlanacağını söyledi. İşbirlikçilerin Millî Görüş’ün tanınmasından korkmalarının sebebi şimdi daha iyi anlaşılmıyor mu? Fakat, hakikati sonuna kadar gizleyemezsiniz.
Mehmet Şimşek’in faizcilere “hazineyi söğüşleme”ye davet eden tavrı, Adil Düzen’in bir an önce kurulması ihtiyacını ortaya koyuyor.