İnkilap tarihi ders kitabı
Eğitim sistemimizin olmazsa olmaz dersi olan T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ders kitabını inceleyelim.
Öncelikle böyle bir ders günümüz gençlere ne verecektir? Gerçekten ihtiyacımızı karşılıyor mu? Onu biraz düşünelim. 21. Yüzyılı inşa edecek gençlerimize daha kapsayıcı bir ders haline getiremez miydik…
İnkılap Tarihi dersinin önce adının değişmesi gerekirdi. Bu dersin adının İnkılap Tarihi değil, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi (veya 20. Yüzyıl Tarihi) olarak değişmesi daha uygundu. Böyle bir isimde hâlâ diretmenin hangi mantığı bulunmaktadır. Ardından dersin içeriğinin daha da genişletilmesi gerekmektedir. Yani dersimiz sadece Atatürk’ü anlatan bir ders olmak yerine Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan başlayıp günümüze kadar getirilmeli; siyasi, sosyal, kültürel ve sanat olaylarını kapsamalı, dönem olarak da 2000 yılına kadar getirilmeliydi. Gerçi kitap, 2016 yılına kadarki olayları anlattığını iddia etse de içerikte birkaç olay dışında biz ciddi bir anlatım görmedik. Yani bu iddia sadece göz boyamaktan öteye gitmemiştir.
Dersimizin kapsamını geniş tuttuğumuzda gençlerin son yüzyıldaki olayları daha iyi anlamasını sağlayacağımız gibi, gençlerin günümüzü anlamalarına da yol açmış olacaktık. Bu açılardan dersimizin ismi ve kapsamı yetersiz olmuştur. Artık bu tür dogmaları yıkmanın zamanı gelmedi mi?
Ayrıca, yapılan müfredat çalışmasında köklü bir değişikliğe gidilmemiş olup, eskinin tekrarı olmuştur. Mademki eskisi güzeldi, neden yeniden bir değişim havasına gidilmiştir? İnkılap Tarihi konuları sadece böyle mi verilir? 100 yıldır tarih ve ders anlatımında başka bir yol geliştiremedik mi? Bu konunun sunumu ve anlatımında daha farklı bir yönteme başvurulamaz mıydı? Halbuki anlatılan dönem oldukça önemli bir dönem olup, bir devletin yıkılıp yeni bir devletin kurulduğu süreçti…
İnkılap Tarihinin isim ve kapsamına yönelik eleştirilerimizin dışında mevcut inkılap tarihinin içeriğine de ciddi eleştirilerimiz olacaktır. Öncelikle bu kitap, ülkemizde ayrıştırma ve halkın bir grubunun diğerine karşı kin gütmesine zemin hazırlamaktadır. İnkılap Tarihinin bu ayrıştırıcı dilinin ortadan kaldırılıp, birleştirici bir dilin benimsemesi gerekmektedir. Bu amaçla bazı konuların anlatımı daha tarafsız ve ideolojiden sıyrılıp bilimsel olmasını sağlamalıyız.
Bu ayrıştırıcı konuların başında ülkemizin dindar ve mütedeyyin insanları küçük görme, temel inanç ve düşüncelerine saldırma anlayışı bulunmaktadır. Böyle nefret ve ayrıştırıcı bir eser günümüz gençliği arasında kin ve nefret tohumlarının yayılmasına hizmet etmekten başka bir şey yapamaz.
Ayrıca, Şeyh Said isyanı ekseninde ülkemiz nüfusunun üçte birini oluşturan Kürtlere yönelik de ciddi bir küçümseme anlayışı hâkimdir. Şeyh Said isyanının bir İngiliz oyunu değil, halkın Hilafetin kaldırılmasına tepki olduğu gerçeği anlatılmalı ve olay Hilafetin kaldırılması maddesinde anlatılmalıdır. Kubilay olayı gibi, münferid bir vakanın tüm ülkenin dindar insanlarına saldırı haline getirilmesi anlayışı da terk edilmelidir. Hatta devletimizin Kubilay olayını yeniden yargı kanalıyla incelemesi ve olayla alakası olmadığı halde idam edilen kişilere iade-i itibarını sağlaması gerekmektedir. Mustafa Kemal’e suikast girişimi konusu da bir kişinin ihbarı gerçek kabul edilerek, doğru dürüst araştırılmadan insanların yargılandığı olay olduğunu göz önüne aldığımızda kitaplarımızda bunu anlatmamız ne derece doğrudur. Modern gençlere gerçekleşmeyen suçların, yani teşebbüs halinde suçların gerçekleşmiş gibi ceza verilemeyeceğini anlattığımız halde burada düşünce aşamasındaki bir eyleme verilen ağır cezaların mantığını nasıl anlatacağız.
Milli Mücadele hareketini tek bir insana mal etmek ne kadar gerçekçidir? Milli Mücadele hareketinin diğer kahramanları ve Atatürk’ün silah arkadaşları da anlatılmalıydı. Böylece modern gençliğe başarının bir kişiye verilmiş özel güçler ile değil, ciddi bir ekip çalışması ve program çerçevesinde olduğu ifade edilmiş olacaktı.
Genel Tarih anlatımında tematik anlayış benimsenmişti. Aynı anlayış bu ders kitabımızda da benimsenebilirdi. Örneğin anayasaları anlattığımız bölümde sadece 24 anayasasını değil, cumhuriyet döneminde yapılan tüm anayasal çalışmaları anlatabilirdik. Partileri anlattığımız bölümde de günümüze kadar ki tüm siyasal mücadele olayları verilebilirdi. Parlamentoyu anlattığımız bölümde de aynı yolu izleyebilirdik. Böylece zamanı tek bir ana sıkıştırmamış olur, günümüze kadarki süreci anlatmış olurduk.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti Tarihine dönüştürdüğümüzde “Çağdaş Türk Dünyası” isimli garip, ucube ders kitabına da ihtiyaç kalmaz, buradaki konular Türkiye Cumhuriyeti Tarihi (ya da 20. Yüzyıl Tarihi) içerisine dağıtılabilirdi.
Artık tarihimizi, masal ve gerçek dışı anlatımlardan kurtarmamızın zamanı gelmedi mi? Zaten okuyanın inanmadığı bir resmi tarih dayatması ile geleceğin Türkiye’sini inşa edecek gençleri yetiştiremeyiz.
Bu nedenle İnkılap Tarihi ismi yerine Türkiye Cumhuriyeti Tarihi ismini koyup, tartışmalı veya dönemin kendi şartları içerisinde gerçekleşmiş iktidar mücadelesini anlatmak yerine gerçekleri ve gençlere bir şeyler kazandıracak bilgilerin anlatıldığı bir kitaba dönüştürmeliyiz.
Not: İktidarın bir an önce Tarih üzerindeki tartışılamama ve baskı kanunlarını da kaldırması gerekir. Buna Atatürk’ü koruma kanunu da dahildir.