Dürüst bir iktidarın en önemli meziyeti “adalet”tir. Paylaşmayı bilmesi. Düşmanca siyaseti sonuna kadar sürdüremezsiniz. Hükümet, baştan beri, her ne kadar başkasına esip gürlese de, asıl rakip olarak Saadet Partisi’ni görmüştür. Bir ara “seçim barajını kaldıralım da Saadet mi gelsin?” söylemini İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu seslendiriyordu. Sonra genel başkanları da “Saadet Partisi’ne sıkı markaj uygulayın” (Yeniçağ, Ahmet Takan, 23. 5. 2017) demiş; Bahçeli’nin “seçim barajını düşürme” teklifini”, “Saadet’e yarar” (Yeniçağ, 11. 8. 2017) gerekçesiyle reddetmişti.
AKP Manisa Milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ Milli Gazete’den Ahmet Yavuz’un partisinin gidişatı hakkındaki sorusuna, “1. olarak AK Parti Saadet’le barışacak” cevabını vermişti. (15. 8. 2017) Çünkü siyaset, rakiplerine düşmanlık üzerinden değil; hizmet yarışı şeklinde yapılmalıydı.
HALK GERÇEĞİ BİLMELİ
Şeffaflıkiddiasıyla iktidar olan hükümet özellikle iki icraatının gerekçesini açıklayamadı. 1.si Davudoğlu’nun başbakanlıktan alınması: 1 Kasım seçimlerinde partisinin oyunu yüzde 49.5’a yükseltmiş bir başbakana yapılan uygulamaya halk bir anlam veremedi. Cumhurbaşkanı “kendi kararı” demişse de; Davutoğlu, “Benim tercihim değil” (5. 5. 2016) açıklamasına cevap olarak, “O makama nasıl geldiğini unutma” karşılığını alıyordu.”
Basında yüksek ve düşük profilli başbakan tartışması yapılıyor; 1.si için Davutoğlu, 2.si için Binali Yıldırım kastediliyordu. Davutoğlu’nun son, Yıldırım’ın ilk Meclis Grup Toplantıları’nı izledim. Her ikisi için de misafirlerin bulunduğu yerdeki koro gırtlaklarını yırtarcasına “Türkiye seninle gurur duyuyor” temposu tutuyor; kısa aralıklarla konuşan iki başbakan da, “Biz de sizinle gurur duyuyoruz” karşılığı veriyorlardı. Peki, Türkiye asıl hangisiyle gurur duyuyordu? Bu görüntü, “Gelen ağam, giden paşam” mantığı değil miydi?
2.si, Diyanet İşleri eski Başkanı Mehmet Görmez’e de benzer uygulama yapıldı. Halkın takdirle izlediği bir başkanın suçu neydi ki?.. Kurumunu yalnız Türkiye’nin değil, tüm ümmetin Diyanet’i haline getirmeye çalışmıştı. Personeliyle bütünleşmiş, pek çok ilke imza atmıştı. Çocuklara, gençlere, ailelere camiyi sevdirmeye başlamıştı. 113 ülkeye giderek Türkiye ve Diyanet’in varlığını hissettirmişti.
Yüksek performans bazılarını rahatsız mı etmişti? Veda konuşmasını yaptığı gün, “diyanet.com”da yayınlanan “Görmez’in kurulacak İslam Üniversitesi’nin rektörü olacağı” haberi halkın gazını almayı mı amaçlıyordu?
İKTİDAR SUİKASTI MI?
Ahmet Davudoğlu, 5. 6. 2017’de Kanal 42’deki konuşmasında, “AK Parti kendi değerlerini zayıflatıyor” diyerek partisini, Görmez’e karşı tutumları konusunda uyarıyordu: “Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e yapılan da buna benzer durum. Bizi en çok üzen ise dostlarımızın bu konuda suskunlukları olmuştur. Yapılan şey iktidar suikastıdır.”
“Adalet”i sağlayamayan partiler “dalkavuk” üretir. Akit’ten Ali Akben “Dalkavuklar Cenneti” başlıklı yazısıyla uyardı: “Bu kafa ile devam edilir ve acil tedbirler alınmazsa 2019 seçimlerini kazanmak şöyle dursun, o günlere sağ salim ulaşmak bile mümkün olmaz.” (18. 6. 2017)
“Adalet” üzerine kurulmuş iktidar ülkeyi geleceğe taşıma görevi yapar. Hakan Albayrak, “Ak Parti iktidarında adalet fena halde yaralı” (Karar, 11. 9. 2017) başlıklı yazısında yanlışlıkları vurguladı.
Bencillik, kibir, gurur, agresiflikle yürüyen iktidarlar, ülkenin özlediği nesilleri yetiştirme ümitlerini boşa çıkarıyor. Kanal 7’nin sunucularından Zeki Kazım Aslan, 18. 8. 2017’de AGD’nin gençlik yetiştirme fedakârlığını överek, “AK Parti’nin dava şuuruna sahip gençlik yetiştiremediği”ni anlatmıştı. TÜGVA, TÜRGEV gibi oluşumların beklenen aksiyonu gösteremediğini belirterek, “Doğrusu, ilerisi için de ümidim yok. 28 Şubat’ın ezilmişliğini atlatalım diye biraz modernize olalım derken şuursuzluk, para, kadın, konfor ve özgürlük denen saçmalığa inandık” ifadelerini kullandı.
Türkiye çok ciddi bir süreçten geçerken; iktidarın yapıcı, kuşatıcı, kucaklayıcı, birleştirici uyarılara dikkate almasının en çok özlediğimiz bir gelişme olacağı unutulmasın!