Bir Kaç Serbest Karalama
...
Parçalı bulutlu bir sabaha uyanış vaktiydi.
Siyah beyaz fotoğrafların olduğu albümü açıp tekrar tekrar bakma vaktiydi.
Hüzünlü bir kaç cümle kurup bir kaç çerçeveyi kırma vaktiydi.
Her şeyin vaktiydi. Vakitsizliğin bile.
Dışarı bakmaklar artık oyalamıyordu.
Gözlük canlarım buğulanıyordu. Halbuki aldığım gözlükçü buğunlanmayacağını söylemişti.
Belki buğulanan gözlük canlarım değildi...
Hüzünlü bir piyano sesi geliyordu geriden. Duyulması gerekenler duyulmuş artık geriye dönülmez bir yolun sonuydu, başlangıcı değil. Çünkü zaman bize göreydi. yediye bölmek ya da yirmi dörde...
Kurak bir rüzgar pancar tarlasına gitmişti. Ve birazdan ahşap evin her yanını saracaktı. Geçmişe özlem duyan bir kurak rüzgar..
Dünü ağırlayan bu gün yarına yer hazırlıyordu. Biraz ürkek biraz meraklı ama aceleci değil...
Son olmasını bekleyen, beklettiği kadar özlemi harman eden, güneşin artık gelmeyeceğini müjdeleyen...
Sarende bir güzellik ile gelecek. Damat gibi süslemeye razı
Ama ne zaman, ne ölüm bu çekişme içinde değildi.
İkisi de farkındaydı
Ben de...
Ve rüzgar hırçınlaştı
Pancar tarlası talan oldu.
Hasat mevsimi vardı oysaki...
Ama o beklemeyecekti
Çünkü o kurulu bir saatti..
Etrafını çevreleyen hazin bir gıcırtı
Sanki yaklaşıyordu alçakça...
Okula giderken duvara yazılan
"Tükendik" yazısı gibiydi
Elimden geleni yapacağım yalanı sanırım buydu benim için
Çünkü elimden elimizden gelmiyordu hiç bir şey...
Engellenemez bir yakalanış sarıyordu ahşap evi.
Herşeyden biraz biraz azalıyor
Benliğimde artanlar ile
Rıhtıma giden evin oraları anlatan bir şair de kalmamıştı
Çocukların koşuşturmasını sokak aralarında perdelerin arasından izleyen anneler...
Ya da nakış işlemleri ile çeyiz biriktiren saçları bukleli kızlar
Gölün kenarında duran sandalı çizecek
ressam da yoktu malesef.
Çünkü bu bir gidiş, bu bir varış değildi. Bu geleceğin geçmiş ile hesaplaşmasıydı.
Artık kimse masal anlatmayacaktı. Çünkü masal anlatacak masum çocuklar yoktu. Matilda çoktan elini kanla dolu kaseye daldırmıştı.
Tarkovski'nin 1+1 gibiydim. Hiç bir zaman iki yapmayacaktın. Çünkü biliyorum bu vaveyla prangaları ruhuma vuruludur. Ve zaman ölüme beş geçe ben satırlara veda ederim.
Kalemim yetim kalır....