Bismillahirrahmanirrahim;
Hamdımız âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Cenab-ı Allah’adır. Salâtımız ve selamımız ise Peygamberimiz, âli ve sahabeleri içindir.
Yaratan Allah ile yaratılan insan arasında ilahlık ve kulluk ilişkisi bakımından gözetilmesi gereken esaslar vardır. Allah, kuluna yapılması gerekenleri emreder, insan ise kulluğunun gereği olarak, emredilen ne varsa yerine getirmeye çalışır. Hak ilah olarak Allah’ın kuluna emrettiği şeylerden birisi de “tebliğ ve davet” görevidir. Tebliğ ve davetin konusu ise sadece İslam’dır. Bunun için bütün peygamberler, insanlara İslam’ı tebliğ etmişlerdir. Maide 67: “Ey peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O’nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah kâfirleri doğru yola iletmez.” Peygamberler kendilerine bildirilen “iman ve uygulama” esaslarını tebliğ etmezler ise elçiliği, mümin ise kulluğu yapmamış olur. Müminlerin tebliğ ve davet görevini yapacak bir kadro oluşturmaları inancın gereğidir. Al-i İmran 104: “Sizden, hayra (İslam’a) davet eden, marufu (iyiliği) emredip münkeri (kötülüğü) yasaklayan bir ümmet (teşkilat) bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” Bu ümmet, yani kadro, yani teşkilat insanları hayra yani “Adil Düzene” çağıracak, iyiliği emredip kötülükler ile mücadele edecektir. Bu kadro .....
yazının devamını okumak için tıklayınız http://www.millihaberdenizli.com/yazarlar/ismail-hakki-akkiraz/teblig-ve-davet-ve-de-siyaset/103/