Erbakan’la ilgili bu konu zaman zaman gündeme gelmiş, özellikle katılmadığı 30 Ağustos törenleri sonrası askeri kanattan eleştiriler yükselmişti.
Merhum Başbakan, yine bir 30 Ağustos’ta gündeme gelen bu soruya şu manidar cevabı vermişti:
“Biz 30 Ağustos’un yanında veya karşısında değil, tam içindeyiz…”
‘Erbakan ve Zafer‘
‘Erbakan ve Zafer‘
ABDUSSAMET KARATAŞ‘IN ANALİZİ
Yakın tarihimizin temel taşlarından birini oluşturan, Milli Mücadele’nin zaferle sonuçlandığını müjdeleyen 30 Ağustos günü içeriğinde bilindiğinden öte derin mânalar taşıyor.
30 Ağustos, hain gözlerini topraklarımıza diken emperyalistleri, Anadolu insanının destansı mücadelesi ve büyük fedakarlıklarıyla topraklarımızdan kovduğu Büyük Taaruz’un 91.yıldönümü.
Fikirleriyle insanlığa yol gösteren aksiyon adamı merhum Necip Fazıl’ın
Denildimi bir yerin adına Türk beldesi,
Gözüm Albayrak arar kulağım ezan sesi
dizeleriyle işaret ettiği manayı yok etmeye, ezanları dindirmeye, bayrağımızı indirmeye kastetmiş Haçlı Birliği’ni hain planlarında boğan, göğsü iman dolu ecdadımızın bir kez daha rahmetle anılmasına sebep günün adıdır 30 Ağustos.
ERBAKAN’IN BİLİNMEYEN SÖZLERİYLE 30 AĞUSTOS
Zaferle özdeşleşen 30 Ağustos günü, Milli Görüş Lideri Prof.Dr.Necmettin Erbakan’ın şu ifadeleriyle özel bir anlam kazanıyor. Öncülüğünü yaptığı yerli ve milli projelerle insanlığın saadetine çözümler üreten, huzur bozucu ırkçı emperyalistlere karşı her alan ve aşamada ‘Zafer’ planları kuran Erbakan’ın bu sözleri , 30 Ağustos’a bilindiğinden çok daha derin manalar yüklüyor, değer kazandırıyor.
Bir 30 Ağustos sabahı ordumuzun televizyonlarda : ‘‘Adil ve asil bir döneme geçildiğini ve Milli Türkiye‘nin zaferini ilan ettiğini duyduğunuz da, sokağa çıkıp ilk rastladığınız askerin potinlerini öpün! çünkü o Hz. Peygamberimizin müjdesine mazhar olmuş Aziz milletimizin emniyet ve saadet bekçisidir .‘‘
(Milli Görüş Lideri PROF. DR. NECMETTİN ERBAKAN)
SAATLERİNİ ZAFERE AYARLAYAN ADAM
84 yıllık ömrünü feda ettiği ‘Adil Bir Dünya’ ideali için durmadan projeler geliştiren Erbakan ‘ın mücadelesinde, ‘Zafer’ kelimesi özel bir yer tutuyordu. Heyecan ve aksiyon adamı Erbakan, her konuşmasının sonunda sözlerini ‘Zafer inananlarındır ve zafer yakındır’ sözleriyle bitiriyordu. Çünkü O, insanlığın kanını emen, huzur bozucu Haçlı ve Siyonist zulüm güçlerinin, sözle ıslah olmayacaklarını çok iyi biliyor, bu şer güçlerle ilmi, teknolojik, siyasi ve askeri olarak her açıdan mücadele edilmesi gerektiğini savunuyordu. ‘Biz elhamdulillah inançlı insanlarız, biz inanıyoruz ki, Allah bize yardım eder. Allah bize yardım ettiği zaman ancak biz galip geliriz. Kimse bize galip gelemez’ ..Milli Görüş Lideri Erbakan, Ali İmran süresinin 160.ayetinden ilham aldığı, bu sözlerinde, inananlara gücünü Hakk’tan alan her mücadelenin mutlaka Zafer’le sonuçlanacağı müjdesini veriyordu.
KIBRIS ZAFERİ’NİN MİMARI ERBAKAN
20 Temmuz 1974‘te Türk Silahlı Kuvvetleri‘nin Kıbrıs‘taki Müslüman soydaşlarımızın katledilmesini engellemek adına başlattığı ve 14 Ağustos‘ta Mehmetçiğin başkent Lefkoşa‘ya girmesiyle sonuçlanan Kıbrıs Zaferi’nin arkasındaki isim de dönemin Başbakan Yardımcısı Prof.Dr.Necmettin Erbakan’dı. Yavru vatan Kıbrıs’ta zulüm altında inleyen dindaş ve soydaşlarımıza uygulanan alçak zulümlere ‘dur’ diyen Erbakan, Başbakan Ecevit’in yurtdışına çıktığı bir dönemde orduya Akdeniz kıyısında konuşlanması emrini verdi. Kısa sürede hazırlıklarını tamamlayan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar komutasındaki Türk Silahlı Kuvvetleri, birkaç gün içerisinde başlattığı harekat sonrasında Kıbrıs’a huzur ve selamet getirdi, Rum zulmünü sona erdirdi.
Geçtiğimiz yıllarda yapılan bir tez araştırmasında ortaya çıkarılan belgeler ‘Kıbrıs’a saadet götüren liderin Erbakan olduğu gerçeğini tüm açıklığıyla gözler önüne seriyor.
İngiliz Arşivleri‘nde yer alan dönemin belgelerini tarayan Tarihçi Doç. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin, yaptığı araştırma sonucunda gerçekleri belgeleriyle gün yüzüne çıkardı.
Bilgin, doktora çalışması için İngiliz Ulusal Arşivleri‘nde 10 yıllık araştırması sonucunda "Büyük Güçler, Türkiye ve Kıbrıs Meselesi (1967-1975)" başlıklı TÜBİTAK projesi için 2005 ve 2006 yıllarında altı ay İngiliz Arşivleri‘ni tarayan Bilgin, önemli bilgileri ilk kez Şubat 2010 yılında açıkladı.
Araştırma sonuçları, Kıbrıs Barış Harekatı‘nın mimarının bilinenin aksine dönemin Merhum Başbakan Bülent Ecevit değil dönemin Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan olduğunu ortaya koydu. Bu gerçek , Ankara‘daki İngiliz büyükelçinin, İngiliz Dışişleri‘ne yazdığı raporlar ve İngiliz Başbakanı ve kabinesinin konuyu değerlendirirken, oraya katılan devlet adamlarının konuşma tutanaklarından anlaşıldı. Ecevit‘in Londra ziyareti ve Türk ile İngiliz hükümeti arasındaki yazışmalardan da Ecevit‘in harekat konusunda isteksiz davrandığı ve savaşa girmeden bir çözüm aradığı görüldü.
Belgelere göre Kıbrıs Harekatı konusunda Necmettin Erbakan’ın daha aktif ve istekli, Ecevit‘in ise savaşa yanaşmayan tavrı dikkat çekti. Dönemin İngiltere Büyükelçiliği‘nden giden raporlarda Erbakan‘ın Genelkurmay ile aynı çizgide ve harekatın gerekli olduğunu, niyetinin tüm Kıbrıs‘ın alınması olduğu belirtildi. Erbakan‘ın dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar ve Türk ordusuna tam destek verdiği de belgelerde yer aldı.
ZAFERİN İŞARET FİŞEĞİ OLAN EFSANE SÖYLEM: ‘BANANE AMERİKA’DAN’
Prof Dr Necmettin Erbakan,bundan 20 yıl önce Refah Partisi Genel Başkanı sıfatıyla TBMM’deki Kıbrıs görüşmeleri sırasında söz aldığı konuşmasında, Kıbrıs konusunda Amerika ve Batı’ya teslimiyetçiliği kesin bir dille reddeden şu tarihi konuşmayı yapacaktı.
‘Ne yapacağız biz Kıbrıs‘a? Derhal federe devlet görüşmelerine son vereceğiz. Neymiş bu federe devlet görüşmesi. Bizim bağımsız bir devletimiz var. Gidiyoruz bir yandan bu bağımsız devleti sözde Müslüman ülkelere ne olursun sizde bunu kabul edin diyoruz. Öbür taraftan işte birleşmiş milletler şunu dedi de bunu dedi de. Vay canına ya! Birisi hipnotize mi ediyor sizi Allah aşkına.
Bırakın şunu. Efendim Amerika‘nın hoşuna gitmezmiş. Bana ne Amerika‘dan! Bana ne Amerika‘dan! Amerika mı bizi yönetecek. Neymiş bu federe devlet? Şu hale bakın sözde bağımsız devletiz. Biz bu devleti tanımışız. Senelerden beri niçin uğraşıyoruz. Rumlarla bir devlet kuracağız kendi bağımsız devletimizin bağımsızlığını ortadan kaldıracağız.
Bu nasıl iş?
Kim zorluyor? Rum bizim peşimizde koşsun. Bırakın bu görüşmeleri kesin. Kesinde sizi 60 milyon alkışlasın. Sizi 1,5 milyar alkışlasın. Size 6 milyar insan selam dursun. Bırakın bu safsataları.
Bak Refah Partisi meclise girdi sesleniyor ve bende huzurlarınızda rabbime şükrediyorum ki ilk defa bunu burada bas bas bağırıyorum. Kıbrıs devletini tanıttırın. Bırakın bu federe devlet saçmalıklarını Allah aşkına! Neymiş bunlar? Bak şuanda eğer Rauf Denktaş televizyonun başında ise gözünden yaş akıyordur. Yaşa Erbakan bir sen varsın zaten burada diyordur.‘
ÜMMETE ZAFERİ, İNSANLIĞA SAADETİ MÜJDELEYEN PROJE: D-8
Her fırsatta ‘İnsanlığın saadetinin, huzurunun Batılıların eline bırakılamayacağını’ söyleyen Millî Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan, bu ulvi amaç doğrultusunda D-8 projesini hayata geçirdi. İslam’ın ‘Adil bir Dünya’nın teminatı olan adaletini ve hukukunu yeryüzüne yaymayı hedefleyen D-8 İslam Birliği Projesi, İslam düşmanlarının kurduğu oluşumların eliyle sömürülen insanlığa, umut ışığı oldu.
Dönemin Refah-Yol Hükümeti Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın liderliğini yaptığı oluşumda İran, Malezya, Endonezya, Mısır, Pakistan, Bangladeş ve Nijerya yer aldı.
Şer güçlerin engellemeleri ve İslam ülkelerinin liderlerinin sahip çıkmaması sonucu zamanla pasifize edilen D-8 ‘ın yokluğunda; Irak , Afganistan, Suriye, Libya, Sudan , Arakan ve son olarak Mısır kan deryasına döndü. İslam ülkelerinin basiretsiz ve batı işbirlikçi hükümetlerinin bir tuğla bile koyamadığı insanlığın kurtuluş umudu D-8, Türkiye’de Milli Görüş’ün iktidara gelmesiyle, şahlanacağı ve dünyanın yeniden saadet ve selamet yurdu haline geleceği Asr- Saadet dönemini bekliyor.
Gücün değil Hakkın üstün tutulduğu ‘Adil Bir Dünya‘ nın teminatı olan D-8 projesi şu ilkeler üzerinde tesis edilecekti:
1. Savaş değil, barış,
2. Çatışma değil, diyalog,
3. Çifte standart değil, adalet,
4. Üstünlük değil, eşitlik,
5. Sömürü değil, işbirliği ve adil düzen,
6. Baskı ve tahakküm değil, insan hakları, hürriyet ve demokrasi.
milligazete.com.tr (ÖZEL)
twitter.com/AbdussametKrts