Büyük Özgürlükler-Küçük Özgürlükler
Müslümanlar için gerçek anlamda özgürlük, yabancı bir modele, dünya görüşü ve hayat tarzına mecbur-mahkum olmama özgürlüğüyle, İslami anlamda yapabilme-inşa özgürlüğüne sahip olmakla birlikte başlar. Batılı seküler bir modele mecbur olmak, İslami bir modeli inşa edememek kronik bir bağımlılıkla malûl bulunduğumuzu gösterir. Bu bağımlılığın bir kader olmaktan çıkarılması gerekir.
Kapitalist, seküler, neoliberal düzenin; politik/ekonomik/hukuki/kamusal/kültürel gerçekliğin bütününü belirlediği, belirleyebildiği; İslam’ın ise, bu gerçekliğin bütününde dışlanarak, kimi özel alanlara hapsedildiği bir toplumda yaşıyoruz. Burada sözünü ettiğimiz belirleyicilik ve dışlanma durumu, toplumlarımızın halen modernizmi aşılamaz bir ufuk gibi görüyor olmalarıyla ilgili olduğu kadar, modernizmin sahip olunabilecek tek dünya olarak algılanmasıyla da ilgilidir. Burada modernizmin etnomerkezci bir kavram olduğunu kaydetmek gerekir. Bu durum, aydınlanma fundamentalizminin otoriter, ideolojik politik iktidarının tartışmasız bir şekilde iktidarını sürdürmekte olduğunu gösterir.
Aydınlanma fundamentalizmine dayalı evrenselcilik, insani/ahlaki değerler temelinde değil, ideolojik/ırkçı değerler temelinde gerçekleştiği için, bu evrenselcilik bugün de, sömürgecilik ve faşizm üretiyor. Avrupamerkezci siyasal modelin, etnomerkezci bir modelin, evrensel hakikat olarak bütün dünyaya dayatılabilmiş olması, İslam dünyasının kapsamlı bir dünya/tarih/siyaset vizyonu ortaya koyamamış olması, rakip bir toplumsal/siyasal/ekonomik program/içerik üretme yeteneğine sahip olmamasından kaynaklanıyor.
Müslümanlar olarak, şimdiki zamanın ağır baskısı karşısında, geçmiş zamanın özlemleriyle tutunmaya çalıştığımız için İslami anlamda, yeni bir seçenek oluşturamıyor, yeni bir tasavvur ve tahayyül üzerinde çalışmıyoruz. Ayak basmaktan çekindiğimiz, korktuğumuz pek çok modern/seküler alan var. Toplumlarımız nostaljik ütopyalar sebebiyle tarihin bütün fırsatlarını kaçırıyor. Kısa süreli romantik anlar-günlerin büyüsünden kurtulamıyoruz. Her zaman gecikmiş farkındalıkları biriktirdiğimiz için, küresel anlamda sürdürülen ırkçı ve ideolojik apartheid'le hesaplaşamıyoruz.
Modern zamanlar boyunca aşırı akılcılık, araçsal akılcılık hangi ölçüde büyük/derin/çözümsüz insanlık sorunlarına neden olmuşsa, eksik akılcılık, yetersiz akılcılık da, aynı ölçüde derin insanlık sorunlarına neden olmuştur. Araçsal akıl dünya ölçeğinde bir tahakküm ve sömürü düzeni oluştururken, eksik akıl da, sömürü ve tahakküm sistemleri karşısında derin bir acz ve çaresizlik sergileyerek, akılsızla?tırılan halkların, tarihin önünde amansız ve acımasız bir şekilde sürüklenmelerine yol açmıştır. İslam akla ve insanlığa sınırlarının farkında ve bilincinde olmayı öğretirken, İslam toplumlarında dini ve politik popülizm İslam’ın yerine geçerek, akla ve insanlığa yabancılaşan bir gelenek oluşturdu. Hangi dünyada, toplumda ve kültürde olursa olsun, kendi içine ve geçmişe kapanan toplumlar ve kültürler, bu tercihlerini, ilgili dönemlerde tarihsel sorumluluk almaktan imtina ettikleri için yapmışlardır. Tarihe, dünyaya, insanlığa açılmak, siyasal/kültürel sorumluluk bilinciyle birlikte gerçekleştirilebilir.
Bugünün dünyasında modernizm aşılamaz tek ufuk, sahip olunabilecek tek dünya olarak, otoriter bir meşruiyet ve iktidara sahip olduğu için, hangi toplumda olursa olsun, bütün büyük özgürlükleri bu otoriter meşruiyet belirliyor. Bütün büyük özgürlükler, Batılı-seküler-liberal hayat tarzının tayin ettiği değer yargılarına dayalı özgürlüklerdir. Günümüzde insanlığın dünyası, tek dünya halinde, küresel kapitalizmin dünyası haline gelmiştir. Küresel kapitalizmin dünyasında, liberal pazar toplumlarının dünyasında, büyük ahlaksızlıklar, büyük özgürlüklerin himayesi altında sürdürülebilirken, ahlaki bir mücadele için özgürlük imkansız hale gelmiştir. Bugün, Türkiye'de büyük özgürlükler tartışma dışı tutulan, dokunulmaz, dokunulamaz özgürlükler iken, Müslümanlar büyük özgürlüklerin meşruiyet kaynaklarını sorgulamak bir yana, bu büyük özgürlüklerin himayesi altında, küçük/küçücük özgürlükler adına, küçük özgürlükleri meşrulaştırabilmek için büyük çabalar harcıyor, bu çabaların İslami çabalar olduğunu düşünüyor. Küçük özgürlükler, küçücük özgürlükler için mücadele eden Müslümanlar, siyasal/ekonomik/hukuki/kültürel hayatın temel yapılarını, temel referanslarını belirleyen, koruyan, kollayan ve dokunulmaz kılan büyük özgürlüklerin, seküler-liberal-kapitalist dünya görüşünü temsil eden özgürlükler olduğunu hiç görmüyor ve anlamıyor. Bizler, Müslümanlar olarak, "sakal bırakma özgürlüğü" gibi, "müftülüklerde nikah kıyma özgürlüğü" gibi küçük özgürlükler ile tatmin oluyor, teselli buluyoruz.
Bugünün dünyasında hayatımızı büyük ölçüde, pazar akılcılığı belirlediği için, İslami anlamda büyük özgürlükler için mücadeleyi aklımızdan bile geçirmiyoruz. İçerisinde yaşadığımız tarihsel dönemde, küresel enformasyon sistemi sanal dünyalar, sanal topluluklar, sanal ilişkiler ve sanal bir kültür oluşturuyor. Her toplumda, her kültürde, internet yoluyla özelikle genç kuşaklar yoğun bir iletişim sarhoşluğu yaşadıkları için, okumak ve düşünmek için bilinçli zamanlar bulamıyor. Sözünü ettiğimiz enformasyon sistemi genç kuşakları yalıtılmı? benliklere ve özelleştirilmi? varoluşlara dönüştürüyor. Bu nedenle genç kuşaklar kamusal hayata ve kamusal sorumluluklara yabancılaşıyor. Kamusal hayatın içi boşalıyor.
Müslümanlar için gerçek anlamda özgürlük, yabancı bir modele, dünya görüşü ve hayat tarzına mecbur-mahkum olmama özgürlüğüyle, İslami anlamda yapabilme-inşa özgürlüğüne sahip olmakla birlikte başlar. Batılı seküler bir modele mecbur olmak, İslami bir modeli inşa edememek kronik bir bağımlılıkla malûl bulunduğumuzu gösterir. Bu bağımlılığın bir kader olmaktan çıkarılması gerekir. Bunun için, güncelin ve yerelin sınırlarını aşmaya cesaret ederek, yeni bir başlangıç için, mümkün olan alanlar, farklı ve başka varoluş ve düşünü? halleri üzerinde çalışmaya başlamamız icabeder.